Uzak diyarlarda, yüksek ve sislerle kaplı bir dağ vardı: Gizemli Dağ. Bu dağ, yüzyıllardır bir ejderha tarafından korunuyordu. Ejderha, aslında kasabadaki insanların bilmediği çok iyi kalpli bir yaratık, dağın kalbini koruyan bir bekçiydi.
12 yaşındaki cesur çocuk Deniz, kasabasının eski efsanesini duymuştu. Efsaneye göre, ejderhanın kalbi içinde sonsuz güç vardı ve bu güç kötü ellere geçerse dünya büyük bir tehlikeye girerdi. Deniz, bu gücü korumak için maceraya atılmaya karar verdi.
Yanında en yakın arkadaşı Mira ve bilge bir baykuş olan Kara vardı. Üçü birlikte dağa tırmanmaya başladılar. Yol zorluydu; kayalar kayıyordu, rüzgâr sert esiyordu. Ancak Deniz’in cesareti ve Mira’nın zekâsı onlara güç veriyordu.
Dağın zirvesine ulaştıklarında, kocaman bir mağara girişiyle karşılaştılar. İçeri girdiklerinde, göz kamaştıran bir ejderha onları karşıladı. Deniz ve Mira korkmadılar, çünkü ejderha dostane davranıyordu.
Ejderha, onlara kalbinin gizemini anlattı: Kalp, bir ışık küresiydi ve sadece kalbi saf olanlar ona dokunabilirdi. Aynı zamanda bu güç, doğanın dengesini koruyordu.
Ancak kötü niyetli bir büyücü, kalbi ele geçirmek için yaklaşıyordu. Deniz ve Mira, ejderhaya yardım etmek için büyücünün planlarını bozmak zorundaydı. Zekâları ve cesaretleriyle büyücüyü yendiler ve kalbi korudular.
Ejderha, onlara teşekkür ederek dağın eteklerine birer parlayan tüy hediye etti. Bu tüyler, her zaman cesaretlerini ve dostluklarını hatırlatacaktı.