Bir zamanlar Yeşilova adında küçük ama büyülü bir kasaba vardı. Bu kasabada yaşayan Deniz ve Lina, macera tutkunu iki kardeşti. Bir gün kasabanın yaşlı kütüphanecisi onlara tozlu bir kitap verdi. Kitabın kapağında altın harflerle “Kristal Mağaranın Sırrı” yazıyordu.
Kitabı açtıklarında, sayfaların arasında eski bir harita buldular. Haritada, kasabanın dışındaki Karanlık Orman‘ın derinliklerinde saklı bir mağara işaretlenmişti. Rivayete göre bu mağaranın içinde ışıldayan büyülü kristaller vardı ve bu kristaller, doğru kişilerin dileklerini yerine getirebilirdi.
Ertesi sabah sırt çantalarını hazırladılar. Yanlarına biraz yiyecek, su, pusula ve haritayı aldılar. Ormana girdiklerinde ağaçlar o kadar sık ve uzunmuş ki güneş ışıkları neredeyse yere ulaşmıyordu. Yol boyunca baykuşların sessiz bakışları ve rüzgârın uğultusu onlara eşlik ediyordu.
Bir süre sonra karşılarına yaşlı bir kaplumbağa çıktı. Kaplumbağa, konuşmaya başladı:
— “Kristal Mağaraya gitmek istiyorsanız, Zümrüt Nehri’ni geçmek zorundasınız. Ama dikkatli olun, oradaki köprü artık güvenli değil.”
Deniz ve Lina teşekkür ederek yola devam ettiler. Nehir kıyısına vardıklarında gerçekten de köprünün tahtaları çürümüş ve sallanıyordu. Lina, “Başka bir yol bulmalıyız” dedi. O sırada nehrin karşısında büyük, dost canlısı bir balık belirdi. Balık, “Sırtıma binin, sizi geçiririm” dedi.
Balığın yardımıyla nehri geçtiler ve sonunda haritanın işaret ettiği yere ulaştılar. Önlerinde devasa, parıltılar saçan bir mağara duruyordu. Mağaranın girişinde altın işlemeli taş bir kapı vardı. Kapının üzerinde şu yazıyordu:
“Cesur olan girer, saf kalpli olan kazanır.”
İçeri girdiklerinde duvarlardan yansıyan ışıklar göz kamaştırıyordu. Kristallerin parıltısı, sanki gökyüzündeki yıldızları yere indirmişti. Tam ortada, en büyük kristalin üzerinde küçük bir sandık duruyordu. Sandığın kapağını açtıklarında içinde eski bir mektup ve iki adet parlayan taş kolye buldular.
Mektupta şöyle yazıyordu:
“Bu kolyeler, sahiplerini her zaman koruyacak ve onlara doğru yolu gösterecek. Unutmayın, gerçek güç kalbinizdeki iyiliktir.”
Deniz ve Lina, kristallere hayran hayran baktı. Kolyelerini boyunlarına takıp eve dönerken, yaşadıkları maceranın hayatları boyunca unutamayacakları bir anı olacağını biliyorlardı. Artık onlar sadece iki kardeş değil, Kristal Mağaranın Koruyucularıydı.