Uzak bir vadide, sisler içinde yükselen bir Kristal Kule vardı. Bu kuleye kimsenin giremediği söylenirdi çünkü kapısı sadece Gerçek Cesaret Anahtarı ile açılırdı. 11 yaşındaki Arda, meraklı ve hayal gücü yüksek bir çocuktu. Bir gün köy meydanında yaşlı bir gezgin ona gizemli bir harita verdi.
Harita, dağın içinden geçen Ayna Geçidi’ni, oradan da Kristal Kule’ye giden yolu gösteriyordu. Arda, yanına sadık dostu siyah-beyaz köpeği Pati’yi alarak yola çıktı.
Ayna Geçidi’nden geçerken kendi yansımasıyla karşılaştı. Yansıması ona üç soru sordu:
— “En büyük korkun nedir?”
— “Kime güvenirsin?”
— “Gerçek cesaret nedir?”
Arda, dürüstçe cevapladı: Karanlıktan korktuğunu, en çok Pati’ye güvendiğini ve gerçek cesaretin korkmana rağmen adım atmak olduğunu söyledi. Cevapların ardından Ayna Geçidi ışıldadı ve önünde gümüşten bir anahtar belirdi.
Kristal Kule’ye vardığında, anahtarı kapıya yerleştirdi. Kapı açıldı ve içerde gökyüzünü yansıtan dev bir kristal salon vardı. Arda içerideki bilgi kitaplarını köyüne götürdü ve herkesin hayatını kolaylaştıracak icatlar yapılmasını sağladı.
Artık herkes onu Kristal Anahtar’ın Koruyucusu olarak tanıyordu.